KATILDIĞIM KITALAR ARASI YÜZME YARIŞI
Yarışmaya katılmak için;
Milli Olimpiyat Komitesi'nin internet sitesinden katılım formu dolduruyorsunuz, doktor raporu alıyorsunuz. Sonrasında,
Ataköy tesislerinde havuzda seçmeler yapılıyor. Bu seçmeleri geçtiğinizde yarışmaya girmeye hak
kazanıyorsunuz. Dünyanın her yerinden katılım olduğundan ve profesyonel kulüpler ve yüzücülerde katıldığından, katılımı
1000 civarında yüzücü ile sınırlı tutuyorlar, güvenliği sağlamak için daha fazla
yarışmacı almıyorlar. Bu yüzden, seçmelerde çok fazla aday eleniyor. Havuzda
400 metreyi çok hızlı yüzemezseniz eleniyorsunuz. Önceki
yıllarda diplomalı bir yüzme antrenörü size kefil olup, seçmelere girmeden
katılmanızı sağlıyordu. Bu sene
kaldırmışlar bu yöntemi.
Yarışma öncesi;
6 ay havuza giderek
hazırlandım, önceleri hiç durmadan 15
dakika yüzerken, yarışma günü yaklaştığında 75 dakikaya kadar çıkmıştım. Bu demektir ki, denizde de 1 saat 15 dakika yüzebilirdim.
Hedefimde buydu açıkcası, en fazla 1 saat 30 dakikada
bitiririm diyordum.
(2 saat 17 dakika yüzdüm
J , ters akıntıya girdim onun için). Tabii sadece
yüzerek hazırlanmadım, yoğun koşu ve ağırlık çalışması da yaptım. Yarışdan 1 hafta önce doğal ortamı görmek
için boğazda denize girdim, hem çok üşüdüm, hem de kıyılarda çok fazla ters akıntı var, on kulaç atıyorsunuz bir kulaçlık
mesafe ancak gidiyorsunuz. Bu yüzden moralim çok bozuldu ve yarış da başarılı
olamayacağım hissi geldi ama bunu kimseye belli etmedim.
Yarışmadan 1 hafta önce, kulüpte yüzme ve dalgıç antrenörü olan
ve bu yarışa daha önce katılan bir arkadaşımız, bize taktik verdi, nasıl
yüzeceğimizi anlattı, her dediğini yaptım sadece tek bir önerisini yapamadım, bu
da bana 50 dakikaya mal oldu. Galatasaray adasına çok yaklaşma ters akıntı var,
açıktan geç demişti, bunu yapmak istedim ama yapamadım. Kendimi GS adasını geçer geçmez kıyıya çok yakın buldum.
Yarıştan bir gün önce Kuruceşme'ye gidip numara alıyorsunuz, birde size bir çanta hediye ediyorlar, bunun içinde numaralı bone, zaman(süre) için takacağınız bir saat ve küçük bazı hediyeler var.
Yarıştan bir gün önce Kuruceşme'ye gidip numara alıyorsunuz, birde size bir çanta hediye ediyorlar, bunun içinde numaralı bone, zaman(süre) için takacağınız bir saat ve küçük bazı hediyeler var.
Eğer yarış öncesinde numara ve bone almazsanız yarışa katılamıyorsunuz.
Yarışmadan bir gün önce, iki saat
arayla, büyük tekneler tüm yüzücüleri tekne ile yüzme parkurunu dolaştırıyorlar, yani Kuruçeşme'den sizi alıp Kanlıca'ya
kadar götürüp getiriyorlar. Parkur gezisi yaparken, dönüşte Kanlıca'dan
Kuruçeşme'ye kadar yunus balıkları bize eşlik etti. Eyvah, yarında bu adamlar olursa yandık dedim. J Çünkü denizde yunus balıkları ile bugüne kadar
hiç yüzmemiştim. Neyse ki korktuğum olmadı.
Yarıştan önce ezcaneye gidip bir losyon aldım. Bu losyon
koyunların yağından doğal olarak üretilmiş. Koyunlar, bu yağları sayesinde üşümüyorlarmış. Yarış günü bunu sürdüm, gerçekten hiç üşümedim. Yarıştan bir gün önce beslenmeme dikkat ettim, ağır şeyler
yemedim. TRT1 in naklen yayın yapacağını öğrendim, arkadaşlarıma sabah çaylarınızı alıp TV nin başına oturun, beni seyredin dedim. Bir arkadaşım kahve içsek olmaz mı dedi.J
Yarıştan önce yine aynı şirkette çalıştığım ve daha önce bu yarışmaya katılan arkadaşlarımla yarış hakkında sohbet ettim, akıntıların nerelerde olduğunu öğrendim, Kandilli ve Bebek'de kıyıya yaklaşma demişlerdi, buna çok dikkat ettim.
Yarış günü;
Yarıştan 2 saat önce hafif bir kahvaltı ettim. Çok ağır kokan kuyruk yağını sürdüm, artık yarışa hazırdım.
Yarıştan 2 saat önce hafif bir kahvaltı ettim. Çok ağır kokan kuyruk yağını sürdüm, artık yarışa hazırdım.
Kanlıca'da oturuyorum, yarışta Kanlıca'dan başlayacak ama mecbursunuz
Kuruçeşme'ye gideceksiniz, onlar sizi
tekne ile Kanlıca'ya getirecek. Daha önceden
numara ve bone almama rağmen yöntem böyle.
Neyse, yola çıktım,
sabah 7de Kanlıca'dan küçük motorlarla karşıya (Baltalimanı) geçip oradan bir
vasıta ile Kuruçeşme'ye gideceğim. Baktım,
Kanlıca çay bahçesinde, banklarda, motorların önünde 30 yaş civarında , yüzünden de yabancı olduğunu anladığım birisi
oturuyor o saatte. Tahmin ettim, yüzmek için ülkesinden geldiğini düşündüm. Motora bindim, baktım bu arkadaş (Aaron Uhde) hala orada
oturuyor. Gittim yanına konuştum, Amerika'dan yüzmeye gelmiş. Yarışın Kanlıca'dan
yapıldığını bildiği için, Taksimdeki otelinden taksiye atlamış, Kanlıca'ya gelmiş. Bir gün öncede Topkapı Sarayı ve tarihi
yerleri dolaşmış, bone almamış, numara
almamış, kayıt yaptırmamış, yani birşeyden haberi yok. Bir gün önceki parkuru gezdiğimiz tekne
turunada katılmamış. Kısaca, yarış anını bekliyor Kanlıca'da.
Ona durumu anlattım. Kuruçeşme'ye gidip bone ve numara alması
gerekiğini, kayıt yaptırmasını, sonrasında, görevlilerin bizi Kuruçeşme'den alıp Kanlıca ya getireceklerini anlattım.
Neyse, biz iki kişi sonunda motora bindik ve Kuruçeşme'ye doğru
yola çıktık. Aaron'ın üç çocuğu varmış. Atlanta'da bankerlik yapıyormuş. Profesyonel yüzücüymüş.
Koyu bir sohbetten sonra Kuruçeşme'ye vardık. Aaron kayıt yaptırdı ve orada ayrıldık.
Yarış için hazırlandım, gözlük ve bone taktım, bileğime çantada daha önce verdikleri saati taktım. Bu saati yarış bittiğinde yerdeki zemine değdiriyorsunuz ve sizin dereceniz anında otomatik olarak finish deki panoda beliriyor.
Yarış için hazırlandım, gözlük ve bone taktım, bileğime çantada daha önce verdikleri saati taktım. Bu saati yarış bittiğinde yerdeki zemine değdiriyorsunuz ve sizin dereceniz anında otomatik olarak finish deki panoda beliriyor.
Büyük teknelerle, Kuruçeşme'den (Boğaz Köprüsü'nün Avrupa ayağı) Kanlıca'ya doğru (Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün Asya ayağından 1 km
kadar Karadeniz'e doğru) yola çıktık.
Teknede, Aaron yeni tanıştığı kişileri benim yanıma getirip benimle tek tek tanıştırdı. Benim sayemde yarışa katıldığını yoksa diskalifiye olacağını, Amerikaya döndüğünde eşine ne söyleyeceğini anlattı onlara. Eşi o kadar yol gittin yüzmeden geldin diyecekmiş, çok zor durumda kalacakmış.
Tekne ile yarışın başlayacağı, Kanlıca'ya gelene kadar 3-4 kişi getirdi yanıma ve hepsine
aynı şeyi anlattı.
Teknede, Aaron yeni tanıştığı kişileri benim yanıma getirip benimle tek tek tanıştırdı. Benim sayemde yarışa katıldığını yoksa diskalifiye olacağını, Amerikaya döndüğünde eşine ne söyleyeceğini anlattı onlara. Eşi o kadar yol gittin yüzmeden geldin diyecekmiş, çok zor durumda kalacakmış.
Tekneler Kanlıca'ya ulaştı. Ailem beni bekliyordu burada, Aaron burada da konuştuğu herkese bu yarış için Amerika'dan geldiğini ama neredeyse yarışmaya katılamadan geri döneceğini anlattı. Ben de, bunun normal bir insani olay olduğunu, yüzücü olduğunu
anladığımı ve yarışın Kuruçeşme'den başlayacağını yoksa diskalifiye olacağını
söylemek için yanına gidip olayı anlattığımı bunu her insanın yapacağını, özel
bir şey yapmadığımı anlattım. Herhalde Amerika'da böyle yapmıyorlar. Yani onu orada bırakıp motora binip kendim mi gitseydim, diskalifiye olacağını bile
bile.
Yarış başladı
Yarışta hedefler var. En önemlisi, Anadolu Hisarı'nın önünde bir tekne bekliyor, oraya 40 dakikada gidemezseniz dikalifiye oluyorsunuz. O noktaya 40
dakikadan önce gittim. Yukarıda, helikopterler sürekli dönüyorlar, SAT komandoları motorlarla sürekli dolaşıyorlardı. Ayrıca 100 civarı profesyonel
yüzücü, can kurtaran olarak denizdeydi. Yoruldunuz
ya da kramp girdi, eliniz kaldırmanız yeterli hemen SAT komandoları gelip sizi denizden çıkarıyorlar
ve diskalifiye oluyorsunuz.
Yarışın başında çok tıkandım, havuzda da baştan böyle oluyordu sonra açılıyordum dert etmedim. Kalabalık olduğu için biraz geç atladım, geride kaldım, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün altında gölge var, oraya
geldiğinizde güneş yok oluyor ve çok değişik bir his kaplıyor sizi. Tam o an, iki
yakaya da kafamı çevirip baktım (Asya'ya ve Avrupa'ya) çok değişik bir duygu.
Köprüyü biraz geçtim, baktım solumda deniz altında bir karartı, dün parkuru gezerken gördüğüm yunusları düşündüm, yunus güzel bir balık, havuzda beraber olduğum anlar oldu ama doğal ortamlarında acaba nasıllar, insan yinede heyecanlanıyor. Yanımdaki karartı bir
türlü yok olmuyor. Durdum, yanımdaki karartı da durdu. Baktım bir adam, elinde deniz
kamerası çekim yapıyor. Hangi TV kanalındasın dedim.
Ben özel çekim yapıyorum dedi. Yani işi gücü bıraktık
sohbete başladık. J
Neyse, ben devam ettim yüzmeye o da beni izlemeyi bıraktı. Başkalarına gitmiştir, bu adam beni konuşturuyor sürekli soru soruyor diye J
Galatasaray Adası'na kadar geldim, sanıyorum 1 saat 30
dakika civarı bir süreydi. Bundan sonra biraz ileride Kuruçeşme finish noktası
vardı. 10 dakikalık bir yolum kalmıştı. Burada hata yaptım, adaya çok
yaklaştım, adayı biraz geçince kendimi
kıyıya çok yakın ve ters akıntıya doğru yüzerken buldum.
Burayı biraz anlatmak istiyorum.
Buraya gelene kadar hiç durmadan 1 saat 30 dakika civarı yüzmüşsünüz, zaten canınız çıkmış ve burada akıntıya karşı yüzmek zorunda
kalıyorsunuz. 60 kişinin hemen
hemen tamamı bu noktada elini kaldırıp denizden toplandı. Aslında normal
şartlarda benim de çıkmam lazımdı . 10-15 kulaç atıyorsunuz ve hala aynı
noktadasınız, hiç ilerleyemiyorsunuz.
Burada büyük mücadele verdim, çünkü yarışı bitireceğimi söylemiştim herkese J
Yüzüyorum yüzüyorum gidemiyorum. Bu arada, SAT komandaları motorla sürekli gelip sizi alalım mı motora diyorlar, hayır devam ediyorum yüzmeye diyorum, ama ilerleyemediğimi görüyorlar, ters akıntı çok yoğun. Zaten yorgunluktan ölmüşüm, bunun üzerine kulaç hızımı ve tempomu iyice
arttırdım. 50 dakika daha, resmen deniz ile boğuştum. Benim biraz önümde, bir yüzücü aynı durumdaydı oda pes etmedi ve biz nihayet finishe geldik. Önümdeki
kız finishe geldi merdiveni çıktı ve bayıldı yorgunluktan. Bende çıktım, kolumdaki saati
zemine değdirdim. Tebrikleri kabul ettim.
Benden sonra 4 kişi daha yarışı bitirdi ve deniz trafiğini
gemilere açtılar. 3 dakika daha geç bitiseydim diskalifiye olmuştum.
Sıralama ve derecem Milli Olimpiyat Komitesinin sitesinde şu an yayınlanmış
duruyor.
Panoya baktım adımı soyadımı gördüm, derecemi gördüm. Gittim yarışı tamamlama sertifikamı
aldım.
Bülent Baykal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder