20 Mayıs 2012 Pazar


KATILDIĞIM KITALAR ARASI YÜZME YARIŞI


Yarışmaya katılmak için;
Milli Olimpiyat Komitesi'nin internet sitesinden katılım formu dolduruyorsunuz, doktor raporu alıyorsunuz. Sonrasında, Ataköy tesislerinde havuzda seçmeler yapılıyor. Bu seçmeleri  geçtiğinizde yarışmaya girmeye hak kazanıyorsunuz. Dünyanın her yerinden katılım olduğundan ve profesyonel  kulüpler ve yüzücülerde katıldığından, katılımı 1000 civarında yüzücü ile sınırlı tutuyorlar, güvenliği sağlamak için daha fazla yarışmacı almıyorlar. Bu yüzden, seçmelerde çok fazla aday eleniyor. Havuzda  400 metreyi  çok hızlı yüzemezseniz eleniyorsunuz. Önceki yıllarda diplomalı bir yüzme antrenörü size kefil olup, seçmelere girmeden katılmanızı sağlıyordu. Bu sene kaldırmışlar bu yöntemi.
Yarışma öncesi;
6 ay  havuza giderek hazırlandım, önceleri  hiç durmadan 15 dakika yüzerken, yarışma günü yaklaştığında 75 dakikaya kadar çıkmıştım. Bu demektir ki, denizde de 1 saat 15 dakika yüzebilirdim.
Hedefimde buydu açıkcası, en fazla 1 saat 30 dakikada bitiririm diyordum.
(2 saat 17 dakika yüzdüm  J , ters akıntıya girdim onun için). Tabii sadece yüzerek hazırlanmadım, yoğun koşu ve ağırlık çalışması da yaptım. Yarışdan 1 hafta önce doğal ortamı görmek için boğazda denize girdim, hem çok üşüdüm, hem de kıyılarda çok fazla ters akıntı var, on kulaç atıyorsunuz bir kulaçlık mesafe ancak gidiyorsunuz. Bu yüzden moralim çok bozuldu ve yarış da başarılı olamayacağım hissi geldi ama bunu kimseye belli etmedim.  
Yarışmadan 1 hafta  önce, kulüpte yüzme ve dalgıç antrenörü olan ve bu yarışa daha önce katılan bir arkadaşımız, bize taktik verdi, nasıl yüzeceğimizi anlattı, her dediğini yaptım sadece tek bir önerisini yapamadım, bu da bana 50 dakikaya mal oldu. Galatasaray adasına çok yaklaşma ters akıntı var, açıktan geç demişti, bunu yapmak istedim ama yapamadım. Kendimi GS adasını geçer geçmez kıyıya çok yakın buldum.
Yarıştan bir gün önce Kuruceşme'ye gidip  numara alıyorsunuz, birde size bir çanta hediye ediyorlar, bunun içinde numaralı bone, zaman(süre) için takacağınız bir saat ve küçük bazı hediyeler var.
Eğer yarış öncesinde numara ve bone almazsanız yarışa katılamıyorsunuz.

Yarışmadan bir gün önce, iki saat arayla, büyük tekneler tüm yüzücüleri tekne ile yüzme parkurunu dolaştırıyorlar, yani Kuruçeşme'den sizi alıp Kanlıca'ya kadar götürüp getiriyorlar. Parkur gezisi yaparken, dönüşte Kanlıca'dan Kuruçeşme'ye kadar yunus balıkları bize eşlik etti. Eyvah, yarında bu adamlar  olursa yandık dedim. J  Çünkü denizde yunus balıkları ile bugüne kadar hiç yüzmemiştim.  Neyse ki korktuğum olmadı.  

Yarıştan önce ezcaneye gidip bir losyon aldım. Bu losyon koyunların yağından doğal olarak üretilmiş. Koyunlar, bu yağları sayesinde üşümüyorlarmış. Yarış günü bunu sürdüm, gerçekten hiç üşümedim.  Yarıştan bir  gün önce beslenmeme dikkat ettim, ağır şeyler yemedim. TRT1 in naklen yayın yapacağını öğrendim, arkadaşlarıma sabah çaylarınızı alıp TV nin başına oturun, beni seyredin dedim. Bir arkadaşım kahve içsek olmaz mı dedi.J
Yarıştan önce yine aynı şirkette çalıştığım ve daha önce bu yarışmaya katılan arkadaşlarımla yarış hakkında sohbet ettim, akıntıların  nerelerde olduğunu öğrendim, Kandilli ve Bebek'de kıyıya yaklaşma demişlerdi, buna çok dikkat ettim.
Yarış günü;

Yarıştan 2 saat önce hafif bir kahvaltı ettim. Çok ağır kokan kuyruk yağını sürdüm, artık yarışa hazırdım. 
Kanlıca'da oturuyorum, yarışta Kanlıca'dan başlayacak ama mecbursunuz Kuruçeşme'ye gideceksiniz,  onlar sizi tekne ile Kanlıca'ya getirecek. Daha önceden numara ve bone almama rağmen yöntem böyle.
Neyse, yola çıktım, sabah 7de Kanlıca'dan küçük motorlarla karşıya (Baltalimanı) geçip oradan bir vasıta ile Kuruçeşme'ye gideceğim. Baktım, Kanlıca çay bahçesinde, banklarda, motorların önünde 30 yaş civarında , yüzünden de yabancı olduğunu anladığım birisi oturuyor o saatte. Tahmin ettim, yüzmek için ülkesinden geldiğini düşündüm. Motora bindim, baktım bu arkadaş (Aaron Uhde) hala orada oturuyor. Gittim yanına konuştum, Amerika'dan yüzmeye gelmiş. Yarışın Kanlıca'dan yapıldığını bildiği için, Taksimdeki otelinden taksiye atlamış, Kanlıca'ya gelmiş. Bir gün öncede Topkapı Sarayı ve tarihi yerleri dolaşmış,  bone almamış, numara almamış, kayıt yaptırmamış, yani birşeyden haberi yok. Bir gün önceki parkuru gezdiğimiz tekne turunada katılmamış. Kısaca, yarış anını bekliyor Kanlıca'da.
Ona durumu anlattım. Kuruçeşme'ye gidip bone ve numara alması gerekiğini, kayıt yaptırmasını, sonrasında, görevlilerin bizi  Kuruçeşme'den alıp  Kanlıca ya getireceklerini anlattım.
Neyse, biz iki kişi sonunda motora bindik ve Kuruçeşme'ye doğru yola çıktık. Aaron'ın üç çocuğu varmış. Atlanta'da bankerlik yapıyormuş. Profesyonel yüzücüymüş. Koyu bir sohbetten sonra Kuruçeşme'ye vardık. Aaron kayıt yaptırdı ve orada ayrıldık.

Yarış için hazırlandım, gözlük ve bone taktım, bileğime çantada daha önce verdikleri saati taktım. Bu saati yarış bittiğinde yerdeki zemine değdiriyorsunuz ve sizin dereceniz anında otomatik olarak finish deki panoda beliriyor.
Büyük teknelerle, Kuruçeşme'den (Boğaz Köprüsü'nün Avrupa ayağı)  Kanlıca'ya doğru (Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün Asya ayağından 1 km kadar  Karadeniz'e doğru) yola çıktık.

Teknede, Aaron yeni tanıştığı kişileri benim yanıma getirip benimle tek tek tanıştırdı. Benim sayemde yarışa katıldığını yoksa diskalifiye olacağını, Amerikaya döndüğünde eşine ne söyleyeceğini anlattı onlara. Eşi o kadar yol gittin yüzmeden geldin diyecekmiş, çok zor durumda kalacakmış.
Tekne ile yarışın başlayacağı,  Kanlıca'ya gelene kadar 3-4 kişi getirdi yanıma ve hepsine aynı şeyi anlattı. 
Tekneler Kanlıca'ya ulaştı. Ailem beni bekliyordu burada, Aaron burada da konuştuğu herkese bu yarış için Amerika'dan geldiğini ama neredeyse yarışmaya katılamadan geri döneceğini anlattı. Ben de, bunun normal bir insani olay olduğunu, yüzücü olduğunu anladığımı ve yarışın Kuruçeşme'den başlayacağını yoksa diskalifiye olacağını söylemek için yanına gidip olayı anlattığımı bunu her insanın yapacağını, özel bir şey yapmadığımı anlattım. Herhalde Amerika'da böyle yapmıyorlar. Yani onu orada bırakıp motora binip kendim mi gitseydim, diskalifiye olacağını bile bile.
Yarış başladı
Yarışta hedefler var. En önemlisi, Anadolu Hisarı'nın önünde bir tekne bekliyor, oraya 40 dakikada gidemezseniz dikalifiye oluyorsunuz. O noktaya 40 dakikadan önce gittim. Yukarıda, helikopterler sürekli dönüyorlar, SAT komandoları motorlarla sürekli dolaşıyorlardı. Ayrıca 100 civarı profesyonel yüzücü, can kurtaran olarak denizdeydi. Yoruldunuz ya da kramp girdi, eliniz kaldırmanız yeterli hemen SAT komandoları gelip sizi denizden çıkarıyorlar ve diskalifiye oluyorsunuz.

Yarışın başında çok tıkandım, havuzda da baştan böyle oluyordu sonra açılıyordum dert etmedim. Kalabalık olduğu için biraz geç atladım, geride kaldım, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün altında gölge var, oraya geldiğinizde güneş yok oluyor ve çok değişik bir his kaplıyor sizi. Tam o an, iki yakaya da kafamı çevirip baktım (Asya'ya ve Avrupa'ya) çok değişik bir duygu. Köprüyü biraz geçtim, baktım solumda deniz altında bir karartı, dün parkuru gezerken  gördüğüm yunusları düşündüm, yunus güzel bir balık, havuzda  beraber olduğum anlar oldu ama doğal ortamlarında acaba nasıllar, insan yinede heyecanlanıyor. Yanımdaki karartı bir türlü yok olmuyor. Durdum, yanımdaki karartı da durdu. Baktım bir adam, elinde deniz kamerası çekim yapıyor. Hangi TV kanalındasın dedim.
Ben özel çekim yapıyorum dedi. Yani işi gücü bıraktık sohbete başladık. J 
Neyse, ben devam ettim yüzmeye o da beni izlemeyi bıraktı. Başkalarına gitmiştir, bu adam beni konuşturuyor sürekli soru soruyor diye J 
Galatasaray Adası'na kadar geldim, sanıyorum 1 saat 30 dakika civarı bir süreydi. Bundan sonra biraz ileride Kuruçeşme finish noktası vardı. 10 dakikalık bir yolum kalmıştı. Burada hata yaptım, adaya çok yaklaştım, adayı biraz geçince kendimi kıyıya çok yakın ve ters akıntıya doğru yüzerken buldum.
Burayı biraz anlatmak istiyorum.
Buraya gelene kadar hiç durmadan 1 saat 30 dakika civarı yüzmüşsünüz, zaten canınız çıkmış ve burada akıntıya karşı yüzmek zorunda kalıyorsunuz. 60 kişinin hemen hemen tamamı bu noktada elini kaldırıp denizden toplandı. Aslında normal şartlarda benim de çıkmam lazımdı . 10-15 kulaç atıyorsunuz ve hala aynı noktadasınız, hiç ilerleyemiyorsunuz.
Burada büyük mücadele verdim, çünkü yarışı bitireceğimi söylemiştim herkese J
Yüzüyorum yüzüyorum gidemiyorum. Bu arada, SAT komandaları motorla sürekli gelip sizi alalım mı motora diyorlar, hayır devam ediyorum yüzmeye diyorum, ama ilerleyemediğimi görüyorlar, ters akıntı çok yoğun. Zaten yorgunluktan ölmüşüm, bunun üzerine kulaç hızımı ve tempomu iyice arttırdım. 50 dakika daha, resmen deniz ile boğuştum. Benim biraz önümde, bir yüzücü aynı durumdaydı oda pes etmedi ve biz nihayet finishe geldik. Önümdeki kız finishe geldi merdiveni çıktı ve bayıldı yorgunluktan. Bende çıktım, kolumdaki saati zemine değdirdim. Tebrikleri kabul ettim.
Benden sonra 4 kişi daha yarışı bitirdi ve deniz trafiğini gemilere açtılar. 3 dakika daha geç bitiseydim diskalifiye olmuştum. Sıralama ve derecem Milli Olimpiyat Komitesinin sitesinde şu an yayınlanmış duruyor. 
Panoya baktım adımı soyadımı gördüm, derecemi gördüm. Gittim yarışı tamamlama sertifikamı aldım.
Orada şöyle yazıyordu "Kıtalararası yüzücü ünvanı almaya hak kazanmıştır."





Bülent Baykal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder