ÜNİVERSİTE BİTİRME TEZİM
Bir önceki yazımda belirttiğim gibi, üniversite bitirme
tezimle ilgili yazıma başlıyorum. Bu
yazımın amacı, bitirme tezimi anlatmak
değil, o yıllardaki bilişim teknolojileri hakkında genç bilişimci
arkadaşlarıma bilgi vermektir. Bu yazıyı sadece onlar için yazdım.
Bundan sonraki yazılarımda, mesleğimle ilgili veya teknik bir yazı yazmayacağımı belirttim, bu konuda bu son yazım olacak. Tüm yazılarım, ilk yazdığım blog yazım gibi yada hayatın içinden bir şeyler olacak.
Başlıyorum,
Bundan sonraki yazılarımda, mesleğimle ilgili veya teknik bir yazı yazmayacağımı belirttim, bu konuda bu son yazım olacak. Tüm yazılarım, ilk yazdığım blog yazım gibi yada hayatın içinden bir şeyler olacak.
Başlıyorum,
O
yıllarda, üniversitelerde Bilgisayar Mühendisliği henüz eğitime başlamamıştı. Matematik Mühendislerine son sınıfa gelene
kadar (Matematik Mühendisliği, matematiğin uygulama alanları demek olduğu için) matematiğin geçtiği her konuyu ders
olarak okuttular. İktisat, işletme ekonomisi, ekonometri, mühendislik dersleri, devre analizi, otomatik
kontrol, matematik, mekanik, sistem (bilgisayar programlama ve sistem
analizi, tasarım) dersleri okuttular.
Son sınıfta Matematik Mühendisliği üç bölüme ayrıldı. Son sınıfa gelene kadar, okutulan matematik derslerinin ortalaması en yüksek olanlar son sınıfta
bitirme ödevini matematik konulu, mekanik derslerinin ortalaması daha yüksek olanlar fizik konulu, sistem derslerinin ortalaması daha yüksek olanlar sistem konulu bitirme tezi almak zorundaydılar. Bitirme tezi konuları fakülte tarafından panoya asıldı, bizde
seçim yaptık. Toplamda 64 ders okuduk. Bu
64 ders içinde, sistem(bilişim) dersleri
oldukça fazlaydı.
Böylece bir Matematik Mühendisi, neden bilgisayarla ilgili bitirme tezi alır sorusunu
da yanıtlamış oldum.
Üniversite bitirme tezim, “Maliyet Muhasebesinin Bilgisayara
Uyarlanması” konusuydu.
Yukarıdaki çok özet bilgiden sonra, aşağıda yazdıklarımı genç
bilişimci arkadaşlarımın okumasını tavsiye ederim.
Anlatıyorum.
O zamanki büyük bir lastik fabrikasında, tüm üretim süreçlerinin analizini yaparak mamul-ebat maliyetlerini çıkarmak için çalışma yaptım. Yani traktör
lastiği maliyeti, binek oto lastiği maliyeti, kamyon lastiği maliyeti gibi.
Bunun için 2-3 ay fabrikaya gittim, zaman zaman fabrikada kaldım. Maliyete etken tüm süreçleri çıkardım.
Sıra geldi bu analizin programlamasına,
FORTRAN programlama dilini
ders olarak okuduğumuzdan, bu dili
kullanarak programlama yaptım.
Esas anlatmak istediğim bundan sonrası aslında, fakat bundan
önceki bilgileri vermeseydim eksik bir şeyler kalacaktı.Bu yazıma aslında buradan itibaren başlamam gerekiyordu, bundan öncesini okumasanız da olurdu.
Peki üniversite bitirme tezim ile ilgili programı nasıl yazdım, o tarihte masaüstü bilgisayarlar
yok, laptoplar yok.
İstanbul Teknik Üniversitesinin Maçka binasında, merkezi tek bir bilgisayar vardı.
Taşkışla binasında kart delme makinaları vardı.
Bu kısmı iyice anlatmak için önce şimdiyi anlatayım.
Bir program yazmak için laptopumuzu açarız, programı yazmak
için o programlama dilini yazacağımız ortama gireriz, programı yazarız, bu diyelim ki
1000 satırlık bir program olsun.
Sonra bu programa bir isim veririz, çalışması için bu
programı derleriz ya da diğer ismi ile compile ederiz, ya da create ederiz. Program
çalışmaya hazır hale gelir. Bu yazdığımız program örneğin stokları bulacaksa,
gider stok dosyasından stok kayıtlarını okur ya da kar zararı bulacaksa, gider
muhasebe dosyalarından ilgili kayıtlar okur, hesaplamaları yapar ve kar zararı
verir. Ekrana görüntü olarak da getirebilir, isteniyorsa kağıda liste halinde çıkarabilir.
Şimdi bitirme tezimi
yazdığım zamana dönüyorum.
İşin analizini yaptıktan sonra, algoritma ve yöntem
oluşturduktan sonra, sıra programı yazmaya geldiğinde, programı önce defter kağıdı üzerine yazıyorduk, yazılan bu programı bilgisayar ortamına aktarmak için,
kırtasiyecilerde satılan delikli kartlar vardı (fotoğrafta).
1000 satırlık bir program için 1000 adet delikli kart satın
alıyorduk, aslında 1500 adet alıyorduk,
diğer 500 adet delikli karta verileri deliyorduk. Mesela hesap planı için şimdi, dosyalardan okunuyor, o zaman bu dosyadaki bilgileri, verileri, kartlara delip bilgisayara tanıtıyorduk.
Sonra bu 1000 adet delikli kartı yanımız alıp Taşkışla binasına gidip kart delme makinalarının başına oturuyorduk (dersler varken bunu yapamazsınız, boş zamanlarda yapabiliyorduk). Programdaki (defter kağıdına yazdığımız) her satırı, bir delikli kartlara (fotoğrafta) yazıyorduk.
diğer 500 adet delikli karta verileri deliyorduk. Mesela hesap planı için şimdi, dosyalardan okunuyor, o zaman bu dosyadaki bilgileri, verileri, kartlara delip bilgisayara tanıtıyorduk.
Sonra bu 1000 adet delikli kartı yanımız alıp Taşkışla binasına gidip kart delme makinalarının başına oturuyorduk (dersler varken bunu yapamazsınız, boş zamanlarda yapabiliyorduk). Programdaki (defter kağıdına yazdığımız) her satırı, bir delikli kartlara (fotoğrafta) yazıyorduk.
Delikli karta nasıl delinir ve bu kartlar ne işe yarar ?
Taşkışla binasında, daktiloya benzer fakat daktilodan çok daha büyük bir kart delme makinası vardı.
Taşkışla binasında, daktiloya benzer fakat daktilodan çok daha büyük bir kart delme makinası vardı.
İlk önce deleceğimiz kartı buraya yerleştiriyorduk. Sonra
makinanın tuşlarını daktilo gibi kullanarak bu kartı deliyorduk. Örnek olarak, program satırında “READ DOSYA” yazsın. Biz
tuşlardan “R” ye bastığımızda delikli kartta, mesela farklı 3 delik
açılsın, bu 3 delik R harfi demek yada “E”
bastğımızda kart delme makinası kartta farklı yerlerde 2 delik açıyordu,
bu “E” demekti (fotoğrafta )
Bu kartlara, kart delme makinasında programın her satırını tek tek işliyorduk. Sonra
bu 1000 adet kartı alıp Maçka'daki ana bilgisayar binasına gidiyorduk.
Bundan sonrası daha da ilginç
Ana bilgisayar binasında iki operatör çalışıyordu. Sistem
odasının hemen önünde bir camekan vardı. Yazdığımız programı, delikli
kartlara delerek, bu örnekte 1000 adet delikli kartı, camekanın önüne
koyuyorduk. Bu işlemi günde en fazla 2
kere yapabilirdik, öğleden önce ve öğleden sonra.
Bu şu demek :
Operatörler, bu 1000 adet delikli kartı alıp, bilgisayara tanıtmak için ana
bilgisayarın kart okuma gözüne yerleştirirlerdi. Yani bu yükleme, şimdiki derleme (compile, create) etmek
oluyor. Biz şimdi bir programı onlarca kez derleyebilirken, o zaman günde sadece iki kere derlenebiliyordu. Öğleden önce, öğleden sonra.
Diyelim ki sabahtan programımızı kartlara delip camekanın
önüne koyduk, operatörlerden bunu sisteme yükleyerek compile etti. Delikli kartlara delerken bir kartta yanlışlık yaptığımızda mesela “E” yerine “A”
yazdığımızda, camekanın önünde bir sayfalık , ana bilgisayarın verdiği bir liste
oluyordu. Burada program kod hatalarını görebiliyorduk. Şimdi programı
yazdığımızda hatalı kodu derlediğimizde yada compile ettiğimizde compile veya derleme listesinde
görüp, hemen programa gidip “A” yı “E” yapıp hemen yine derleyebiliyoruz. Bu
işlem bizim birkaç saniyemizi alıyor.
O tarihte düzeltmeyi şöyle yapıyorduk.
Camekanın önünden hata listesini alıp hangi satırda hatalı kodlama yaptıysak, o
satırlardaki kartları yerinden çıkarıp, bunların yerine yenisini delmek için
tekrar Maçka binasına gidiyorduk. Bu hatalı satırları tekrar düzgün delip Mesela “READ”
yerine “REED” yazdıysak bunu düzeltip tekrar Taşkışla binasına geliyorduk ve
öğleden sonra bizim kartlar bilgisayara
yükleniyordu. Yani ikinci kez compile veya derleme işlemi yapılıyordu.
Programda hiç kodlama hatası yoksa ve mantık
hatası da yoksa camekanın önünde sayfalarca print out yada liste
görebiliyorduk. Benim örneğimde lastik
ebad maliyetlerini veren listeler.
Sonra bunu kitap haline getirip fakülteye teslim ettik, sonrasında heyet önünde sözlü olarak savunduk, soruları cevapladık.
Özet olarak, hem dosyalardaki verileri hemde program satırlarını delikli kartlara delip sisteme okutuyorduk. Listeleri veya program sonucunu bu şekilde alabiliyorduk.Günde iki kere derleme olanağımız vardı. Debug olanağımız hiç yoktu (mantık hatalarının tespiti).
SONUÇ: Şimdiki bilişimciler hem program kodlamada hem debug yöntemlerinde hemde test ve hata ayıklamada, kısaca program yazma süreçlerinin her aşamasında çok şanslılar.
Bülent Baykal
Sonra bunu kitap haline getirip fakülteye teslim ettik, sonrasında heyet önünde sözlü olarak savunduk, soruları cevapladık.
Özet olarak, hem dosyalardaki verileri hemde program satırlarını delikli kartlara delip sisteme okutuyorduk. Listeleri veya program sonucunu bu şekilde alabiliyorduk.Günde iki kere derleme olanağımız vardı. Debug olanağımız hiç yoktu (mantık hatalarının tespiti).
SONUÇ: Şimdiki bilişimciler hem program kodlamada hem debug yöntemlerinde hemde test ve hata ayıklamada, kısaca program yazma süreçlerinin her aşamasında çok şanslılar.
Bülent Baykal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder